Yaprak Dökümü Dizisinin Basında Çıkan Haberlerini Bu başlık Altında Toplayalım Arkadaşlar ve de Yorum Yapmayalım Lütfen!!!!!!!!
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 8/28/2008, 19:46
Basarili oldugu kadar mutevazi, yakisikli oldugu kadar da akilli bir yetenek Tolga Karel. Huzunlu ve enerjisi diplere vurmus bir sonbahar gununde bile yuzumuzu guldurmeyi basaran 'Yaprak Dökümü'nun Oguz'unun 'aura'sina kapildik.
*Oyunculuk egitimi mi aldiniz yoksa alayli misiniz?
-Yeditepe Üniversitesi'nde Uluslararasi İliskiler sonra da Paris Devlet Konservatuari'nda Sahne Sanatlari bolumlerini bitirip Paris'te Sinema Elestirmenligi yuksek ihtisasi yaptim.
*Siyaset yapmak icin sahne sanatlarindan anlamak gerektigini mi dusundunuz?
-Uluslararasi İliskiler'e girdigimde babamin olmami istedigi gibi bir adam olma yolunda ilerledigimi gordum. Bunu fark ettigim anda da sanat okumaya karar verdim.
İÇ SESİMİ DİNLEDİM
*İnsan sanatci olmaya bir anda karar verebilir mi?
-Sanat icimde hep vardi. Ama babam burokrat oldugu icin sanatci olmak kariyer planlarimin icinde yer alamazdi. Bunu ilk 13 yasimda fark etmistim. Gitar almasini istemistim ama almamisti. Harcliklarimi biriktirip gitar alip kursa gittim. Babamla olan kirilmadan sonra hayatima yon verirken ruhumu dinledim. O ruh bana once sarki sozu yazdirdi sonra rol yapmayi ogretti.
Peki oyunculuk nasil basladi?
-İlk oyunculuk deneyimimi Paris'te yasadim. Bir kast gorusmesine gitmistim. Bir baktim sadece ben degil, benim disimda 2 bin 999 kisi daha gelmis o gorusmeye! O kadar kisinin arasindan secilmek cok guzel bir duyguydu. 'Peki simdi ne olacak' derken, gorusmelerin film icin yapildigini ogrendim. Sete gittim, karsimda G�rard Depardieu'nun da oldugu 300 kisilik bir ekip var. 'Denizin Çocuklari' adli Fransiz yapiminda oyle bir ekiple kariyerime baslamak cok heyecan vericiydi.
*O ortamlari Turkiye'de dizi oyuncusu olmak icin mi biraktiniz?
-Fransa'da 5 sene kaldim ama biz Turkler her ne kadar Avrupali gibi gorunsek de sosyalist bir yana sahibiz. Ayrica Turkiye'de hakikaten cok buyuk bir malzeme var. Avrupa ve Amerika sinemasi tukenmis durumda. Mesela orada yapilmis 180. Kral Arthur'u filan izliyoruz ama Turkiye'de daha hakkiyla (komedi olmayan) ciddi bir savas filmi bile cekilmedi. O yuzden burada daha cok malzeme, daha cok potansiyel olduguna inaniyorum. Zaten bir aktörun en verimli en iyi zamani 30-35 yaslarina geldigi zamanlardir. Ben daha 28 yasindayim. Ben o yaslara gelene kadar Turk sinemasinin biraz daha gelisecegini, daha cok oturacagina, tam anlamiyla yapilanacagina inaniyorum. İste o zaman bambaska bir donem baslayacak ve ben de o donemin ilk jenerasyonu olabilecegimi dusunuyorum.
FARKLI BİR DURUŞ
*Ama su anda Turkiye'de binlerce dizi oyuncusu var, siz bunca insan arasinda nasil bir fark yaratmayi planliyorsunuz?
-Turkiye'de gercekten oyuncu olanlarin sayisi 10'u gecmez. Bence bu insanlar tipki pandalar gibi devlet tarafindan koruma altina alinmali. (Guluyor) Bense her ne kadar oyle oldugumu dusunenler olsa da kendimi bir jon olarak gormuyorum. Bence jon olmak bir fotograftir. Bir durus, bir bakis gerektirir. Beni karaktere girebilmek heyecanlandiriyor. 'Kabuslar Evi'nde fantastik bir rolum vardi, simdi de 'Yaprak Dökümü'nde cok zeki ve guclu ama aslinda cok da iyi olmayan birini oynuyorum. Bence gelecegin jon anlayisi da tek bir durusta degil, boyle hem oyunculugu bilen hem de hos olan adamlar olacak.
*Hayallerde ne var?
-Ben hayata dair bir seyler anlatmaya calisiyorum. Bunu yaparken de dil olarak bazen soz yazarligimi bazen de oyunculugumu kullaniyorum ve bunu severek yapiyorum. Herkes beni sevsin gibi bir egom yok ama farkli bir dil yaratacagima ve farkli bir durus olacagima da inaniyorum.
Kaynak/Aksam
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 8/28/2008, 19:46
Kanal D'de bu aksam saat 20.00'de ekrana gelecek olan "Yaprak Dökümü" dizisinin üç guzel kizini canlandiran Bennu Yildirimlar, Gokce Bahadir ve Fahriye Evcen, Kelebek'e konuştu.
Resat Nuri Guntekin'in eserinden uyarlanan dizide, Ali Riza Bey'in üç guzel kizi Fikret, Nejla ve Leyla'yi canlandiran basarili oyuncular, hem canlandirdiklari karakterleri anlatti hem de dizi ve oyunculuk dunyasina dair onemli aciklamalar yapti.
Ekranlarin sevilen dizisi "Yaprak Dökümü"nün kederli babasi Ali Riza Bey’in üç guzel kizi; Fikret’i, Necla’yi ve Leyla’yi canlandiran basarili oyuncular; Bennu Yildirimlar, Gokce Bahadir ve Fahriye Evcen ile konuştuk. Hem oynadiklari karakterleri anlattilar hem de dizi ve oyunculuk dunyasina dair onemli aciklamalarda bulundular.
Heyecanlarim hic dinmedi
( LEYLA)
**Oyunculuga nasil basladiniz?
- Aslinda ise ilk ’Gokce’nin Sandigi’ adli radyo programiyla basladim. Akademi İstanbul Radyo Televizyon bolumunu okurken program yapiyordum. Okulu bitirdikten sonra Best TV’de hafta ici her gun canli yayin yaptim. Sonrasinda Sinyal programini sundum. Ardindan Nejat Uygur Tiyatrosu’na girdim. O donemde Tumay Özokur’la tanistim ve boylece oyunculuga da adim attim. Muhurlu Guller ve Tatli Hayat dizilerinde rol aldim ama asil oyuncu oldugumu Hayat Bilgisi dizisiyle anladim. Üç yil sonra o da bitti. Bu arada Mujdat Gezen’in okuluna girip tiyatro bolumunu bitirdim. Şimdiyse Yaprak Dökümü’nün yani sira Digiturk JoJo TV’de cocuk programi sunuyorum.
- Ailenin ortanca kizi Leyla’yi canlandiriyorum. Yasinin gerektirdiklerini yasayan bir kiz Leyla. İcinde cok buyuk heyecanlari olan ama babasina karsi saygisindan dolayi bunlari dizginlemeye calisan bir karakter.
**Leyla’yla benzer yonleriniz var mi?
- Ben cok inisleri cikislari olan biriyim. Gunum gunume uymaz. Yasim Leyla’dan daha buyuk. Ama heyecanlarim hic dinmedi. Yasini hisseden biri degilim, cocuk ruhluyum. Leyla’yla heyecanlarimiz birbirine benziyor. Kontrollu yasayan biri degilim, akar giderim.
**Bu kalabalik dizi sektorunün icinde kaybolmaktan korkmuyor musunuz?
- Ben idealleri olan, azimli biriyim. Bir seyi gercekten istiyorsam, her seyi yaparim. Eger yetenegim varsa bunun fark edilecegine inaniyorum.
**Oynamayi hayal ettiginiz bir karakter var mi?
- Aykiri tipleri oynamayi cok istiyorum. Şu ana kadar hep kendime yakin rolleri oynadim. Mesela eroinman bir kizi canlandirmak isterdim.
Gecmisinde de bugunünde de varim
(FİKRET)
** Oynadiginiz karakterden biraz bahseder misiniz?
- Ailenin en buyuk kizi Fikret’i canlandiriyorum. Fikret’in vicdani sorumlulugu fazla olan, etrafindakileri bir arada tutmaya calisan bir yapisi var.
**Üç yildir Şehir Tiyatrosu’nda da ayni karakteri canlandiriyorsunuz degil mi?
- Evet, üç yildir Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmeye devam eden ’Yaprak Dökümü’nde de Fikret’i oynuyorum. Roman gunumuze uyarlandigi icin dizide sadece donem farkli. Yani bu romanin gecmisinde de bugunünde de varim.
**TV’de yer alan oyuncular tiyatroyu ikinci plana atiyorlar. Peki siz?
- Ben 20 yasindan beri tiyatrodayim. 18 yildir bu sahneden besleniyorum. Bunlari da zamani geldiginde sectigim islerde kullaniyorum. Sadece evimde ya da cesitli dizilerde olmak beni oyuncu olarak besleyemez. Tiyatronun kazanci, oyunculugunuzun devamli antrenman yapacagi bir merkez olmasi.
**Sizce son donemde popularite gercek oyunculugun onüne geciyor mu?
- Dizilerin magazinsel boyutu beni hic ilgilendirmiyor. Yapimci ve yonetmenleri de ilgilendirmemesi gerekiyor. 90 tane dizi cekiliyorsa ve bunlarin standartlari soru isaretleriyle doluysa, hem bu isten ekmek yiyenlerin hem de halkin sorunlara yanit bulmasi gerekir.
**Populer isimlerin tiyatroda olusuna ne diyeceksiniz?
- Kimsenin tiyatro yapmasina engel olamazsiniz. Eger tiyatro yapmak istiyorsa yapar. Sonuca zaten gelen seyirci karar verir.
Dizideki gibi bocaladim
(NECLA)
**Nasil bir karakteri canlandiriyorsunuz?
- Ailenin dorduncu cocugu olan Necla’yi canlandiriyorum. Yaprak dökümü aslinda evin cocuklari yuzunden yasaniyor. Necla da davranislari ve yanlis kararlariyla bu dökümün bir parcasi. Ama onlar Trabzon’da buyumusler ve İstanbul kontrollerini kaybetmelerine neden oluyor.
**Almanya’da dogup buyumus sonra da Turkiye’de yasamaya baslamis biri olarak siz de bocaladiniz mi?
- Evet ben de yasadim boyle bir bocalamayi. Almanya ve Turkiye cok farkli iki ulke. Sosyal hayat, ekonomik sartlar kisacasi her sey cok farkli. Turk insani cok degisik. Bircok seyden rahatsiz oldum. Aslinda bircok durumu da kabullenmedim. Bir ara Almanya’ya donmeye karar vermistim ama bu durumu asmayi basardim.
**Yanlis olan neydi?
- Yanlis olan, insanlarin ister ozel ister is hayatinda olsun kendilerinden cok baskalariyla ilgilenmeleri. Kimse kendiyle ilgilenmiyor, kim ne yapmis herkes onun pesinde.
**Aile yapiniz dizideki gibi mi?
- Biz de dizideki gibi kalabalik bir aileyiz. Dort kiziz, üç ablam var. Annem, babam icin de cok kolay olmadi bizi yetistirmek. Annemle babamin dizideki Ali Riza ve Hayriye karakterleriyle cok benzer yonleri var. Aile duzenimiz ayni. Dizideki gibi bizim evde de aksam yemeklerinde herkes ayni masada olmak zorunda.
Kaynak/Hürriyet-Kelebek
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 8/28/2008, 19:46
Super Baba dizisindeki, cilgin, deli dolu Elif ismindeki genc bir kizi canlandirdigi donemde kendisiyle tanistigimiz Bennu Yildirimlar, guclu oyunculugu ile Yaprak Dökümü dizisinde Fikret karakteri ile yine izleyenlerin karsisinda. Kendisini bir tiyatro asigi olarak goren Yildirimlar'a gore tiyatrosuz bir hayat olamaz. Tiyatronun dizi oyunculugunu da besledigini savunan sanatci, sektordeki kargasayi 0 izleyicinin saglikli dusunememesine bagliyor. Bennu Yildirimlar'la kisa ama oz bir sohbet yaptik.
Dizi oyunculugunu mu tiyatroyu mu daha cok seviyorsunuz?
Tiyatro bolumu mezunuyum. Bir oyuncunun beslenecegi yerin tiyatro olacagina inaniyorum. Yani ben eger tiyatrodan iyi bir sekilde besleniyorsam bunu dizide iyi bir sekilde gosteriyorum. Bu ikisi de birbiriyle ilintili. Benim hayatim sadece dizi degil tabi ki. Ama her sene duzenli bir sekilde dizide oynuyorum.
Projeyi secerken nelere dikkat ediyorsunuz? Öncelikle senaryo tabi. Sonra da projede yer alacak diger oyunculara bakiyorum.
Siz rol aldiginiz her projede oyunculugunuzla taktir topluyorsunuz. Bunun egitimle dogrudan alakali oldugunu soyleyebilir miyiz? Bunun ulkemizde pek yansimasinin olduguna inanmiyorum. Yani egitim pek taktir edilmiyor ve onemsenmiyor. Özellikle dizi sektorunde oyunculuk yapabildigini dusunen yapmaya calisiyor.
Dizilerde oyuncu secimi de tartisiliyor. Herkes oyuncu oldu deniyor. Siz ne soyleyeceksiniz? Bazilari gercekten basarili ve kendini gelistiriyor. Aslinda oyunculuga emek harcayan herkese saygim var. Onlarin icinden de egitim almaya calisanlar oluyor. Evet, medyatik olmak basarilarini da artiriyor olabilir ama asla bu tek basina yeterli olamaz. Oyunculuga daha cok hislerimizle yaklasiyoruz. Neticede bir seyleri gec de olsa buluyoruz. Bazilari da bir sure sonra bu kulvardan cekiliyorlar.
DİZİLER TİYATROYU ÖLDÜRMÜYOR
Genelde huzunlu rollerde yer aliyorsunuz. Gercek hayatta da Bennu Yildirimlar huzunlu mudur? İzleyenler ozel hayattaki halinizi gercekten cok merak ederler... Gercek hayatta insanlarin nasil bircok ruh hali varsa bende de oyledir. Benim de surekli neseli olmam ya da surekli huzunlu olmam mumkun degil. Bazi arkadaslarim benim icin "cok neselidir" der, bazilari da "cok asik yuzlu". Mesala cok yogun bir gun gecirmisimdir suratim asiktir ama bazen de her sey rayinda gitmistir o zaman da neseliyimdir. Ben gercek yasamimda asla rol yapmiyorum. Esofmanlarimla dolasirim ve makyaj bile yapmam.
Diziler tiyatroyu olduruyor mu sizce? Hayir bence oldurmuyor. Tiyatro olecek bir sey degil. Çunku tiyatronun canliligini dizide yakalayamazsiniz. Tiyatro insanlik kadar eski. Dunyada iki insan da kalsa tiyatro devam edecek. Tiyatronun sorunlari maalesef yillardir kotu uygulanan kultur politikalarindan kaynaklaniyor. Turkce ile derdimizi anlatamaz olduk! Sokaktaki insanlar dertlerini ifade edecek Turkce'yi bile dogru konusamiyorlar maalesef. Ben ve benim gibiler ekranlarda ve sahnede buna dikkat etmeye calisiyoruz. Bununla insanlara guzel Turkce konusmayi nasil saglariz bilmiyorum ama egitim ve kulturun ic ice gectigi bir gercek. Okullarda kucuk yaslarda sanat ve kultur asilanmali. Bunun kimseye zarari olmaz. Herkes oyuncu olmaz ama ufku genisler ve derdini anlatabilen bir nesil yetisir.
ÖYLE BİR PROJEDE OLMAM
Size bir proje gelse ve kadroda tartisma konusu olan oyunculuga adim atmis mankenlerden bir isim olsa kabul eder misiniz ? Acikcasi ben oyle bir projede yer almam. Bu benim icin bir prensip meselesi. Maalesef ulkemizde oyunculuk herkesin yapabilecegi bir meslek olarak goruluyor. Ben, bir sekilde aynı karede o insanlarla gorulmeme sansim varsa bunu kullanirim. Bunun da benim en dogal hakkim oldugunu dusunuyorum.
Yaprak Dökümü BENİM İÇİN YENİ DEĞİL
Yaprak Dökümü dizisi projesi size geldiginde neler hissettiniz, dusundunuz? Aslinda bu proje benim icin yeni degil. Ben zaten 3 yil Şehir Tiyatrosu'nda sahnelenen Yaprak Dökümü'nde oynadim. Hem de aynı karakteri oynadim. Seyircimiz her oyunu bu kadar yildir hep doldurmustur. Bu hikaye bizim toplumda gercekten kabul goren, kendini bilen bir hikaye olmus durumda. Çunku yasanmamisliklar, soylenmesi gerekip de soylenmeyen sozler, babadan ve anneden saklanan sirlar bizim toplumumuza gercekten uyuyor. Daha sonra da ah keskeler soyleniveriyor tabi. Bu yuzden romanin cektigimiz bu yeni versiyonu, gunumuze uyarlanmis seklini de halkimiz hemen kabullenmekte zorlanmadi. Bu dizide de aile gunumuz sorunlariyla bogusuyor.
Dizinizde cok kuvvetli bir oyuncu kadrosu goze carpiyor sizce dizinizin diger dizilerden farki sadece bu mu? Ben butun dizileri izlemiyorum. Bazilarina soyle bir baktigimda "ha bu da tutabilir, guzelmis" diyorum. Ben sadece oyunculuk olarak gorevimi yapiyorum ama acikcasi kriterleri bilemiyorum. Bir dizinin kriterleri neye gore secilir onu bilemiyorum. Bazi diziler beni cogu zaman gercekten cok sasirtiyor. Bazen de iyi olan bir sey devam edemeyebiliyor. Bunlar neler bilmiyorum ama bildigim bir sey var bizim dizimizin digerlerinin yaninda ozel bir yeri oldugu.
KAYNAK:BUGÜN
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 8/28/2008, 19:47
Yaprak Dökümü en iddialı dizilerimizden birisi
Ve bir klasik... Yaprak Dökümü...
- Yaprak Dökümü, gurur verici ve en iddialı dizilerimizden bir tanesi. Yaprak Dökümü'nü, günümüze uyarladık. Yani Yaprak Dökümü geçmişte değil, bugünde geçiyor... Çünkü bu çatışmaları her gün yaşıyoruz. Tanıtımda da söyledik; Her aile ilkbahar yaşar ama sonbahar yaşayacağı dönemler de olur. Yaprak Dökümü de sonbaharı yaşayan bir ailenin hikayesi. Bizim için gurur verici işlerden biri. Bu tür projelerimiz devam edecek..
Hürriyet / Kelebek11 Eylül 2006 -
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:25
Reytingin sırrı gözbebeklerinde saklı Gözleriyle, gözbebekleriyle oynuyorlar. Canlandırdıkları her karakteri içlerinde yaşıyor, rolleri kimse adeta o oluyorlar. Yaprak Dökümü bir dizi değil, sanki bir oyunculuk gösterisi.
Bu emeğin ve samimiyetin karşılığını da, reyting listelerinde her zaman açık ara birinci çıkarak alıyorlar. Çarşamba gecesi ekranlarda yine Yaprak Dökümü fırtınası vardı. Dizi, geçen sezon bıraktığı yerden daha da bir ivme kazanmış olarak yeni sezona başladı. Leyla ile Necla’nın göz göze oynadıkları, ağladıkları ve ağlattıkları o barışma sahnesi, Ali Rıza Bey’in nefes almadan izlediğim her hareketi ve elbette Ferhunde, Cevriye ve diğerleri. Yeni sezona müthiş bir reyting rekoruyla başladılar. Açık olan her on televizyonun altısında çarşamba gecesi yine onlar vardılar. Kendilerinden sonra gelen bütün programları ikiye, üçe katladılar. İlk bölümünden belli, bu sezon diziler liginin en tepesinde yine Yaprak Dökümü olacak. Senaryosu, çekimleri, bütün teknik ekibi de muhteşem ama her şeyden önce gözbebeklerine yansıyan bu oyunculuk başarısı onları zirvede tutacak.
İki yeni dizi art arda
Dönelim günün yeni işlerine. Yani iki ayrı kanalda izleyeceğimiz iki yeni diziye. İlki saat 20.00’da Show’da başlıyor. Başrollerde genç oyuncular İsmail Hacıoğlu, Vildan Atasever ve Özgür Çevik yer alıyor. Show’un bu gece galasını yapacak yeni dizisi Gece Sesleri ismini taşıyor. Dizinin konusunda parçalanmış aileler, aşk, saklanan gerçekler, yalanlar ve gerçeğin peşinde koşanlar var. Günün ikinci yeni dizisi saat 22.00’da ve Star ekranında. Orhan Kılıç, Sezin Akbaşoğulları ve Burak Sergen’in önemli rolleri paylaştığı dizinin ismi Derdest. Gelelim konusuna... Mehmet karısını, oğlunu çok seven bir babadır. Bir gün bir kazada ailesini yitirir, Mehmet yalnız kalır. Suç, çeşitli entrikalarla ve sahte belgelerle üstüne yıkılır, suçlu olur. Suçsuzluğunu kanıtlayamaz, mahkûm olur. Masumiyetini ispat etmek için hapishaneden kaçar, kaçak olur. Asıl suçlular tutuşur, birbirlerine düşerler, bir deli kurşun çıkar. Suç yine Mehmet’e kalır, katil olur. Kendi gibi ezilen, haksızlığa uğrayan insanlar görür adaletin yanıltıldığını, tanık olur. Kendi onuru için, haksızlığa uğrayan insanlar için savaşmaya karar verir ve kahraman olur...
Bu akşam ekranlarda bir de dünyanın en hızlı adamlarının yarışına tanık olacaksınız. Olimpiyatlarda birlikte koşamayan Usain Bolt, Asafa Powell ve Amerikalı Tyson Gay, bu akşam Golden League Brüksel Grand Prix’inde kozlarını paylaşacak. Golden League’in beşinci etabını 9.83’lük derecesiyle kazanan olimpiyat ve dünya rekortmeni atlet Usain Bolt’un bu kez işi hiç de kolay değil. Hafta arası Londra Grand Prix’inde 9.72 gibi dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ikinci derecesini egale eden Asafa Powell, amacının 9.60’ın altına inmek olduğunu söylüyor. Tyson Gay ise olimpiyatlarda yaşadığı hayal kırıklığını atmak ve geçilemez diye nitelendirilen Usain Bolt’u geçerek moral bulma peşinde. NTV Spor’dan canlı yayınlanacak bu müthiş yarışın başlama saati 21.00.
Memet Güler / Vatan
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:25
Entrikalar devam edecek
Kanal D’nin iki sezondur izlenme rekorları kıran dizisi "Yaprak Dökümü" üçüncü sezonunun ilk bölümüyle bu akşam saat 20.00'de izleyicilerle buluşacak. İşte başrol oyuncularının görüşleri:
Finalinin de üçüncü sezonda yapılacağı dizinin oyuncuları Halil Ergün, Güven Hokna, Bennu Yıldırımlar, Gökçe Bahadır ve Fahriye Evcen ile yeni sezonu ve diziye olan ilgiyi değerlendirdik.
HALİL ERGÜN/ Ali Rıza
Bu kadar yoğun bir ilgiyi beklemiyordum
Bu sene dizinin 3. sezonuna başlayacaksınız. Her şey ilk günkü gibi mi devam ediyor?
- Her sene sanki yeni başlıyormuşuz gibi oluyor ve ilk günkü heyecanımız devam ediyor. Ben bu durumu da seyircinin ilgisine ve hikayenin hálá diri kalmasına bağlıyorum.
Peki bu dizi gereksiz yere uzatılsaydı siz hálá bu projenin içinde olur muydunuz?
- Ben 10 senedir hep iyi projelerde yer alıyorum. Bu dizi teklifi gelmeden önce ara vermeyi düşünüyordum. Ama böyle bir yapımda yer almak istediğim için teklifi kabul ettim. Biz o zaman bir seneliğine sözleşme yapmıştık. Dizi giderek daha fazla izlendiği için bu sezona kadar geldik. Ama bu sene son olsun diyoruz artık.
Siz bu dizi sayesinde daha fazla popüler oldunuz...
- Ben tanınan bir oyuncu olmama rağmen "Yaprak Dökümü" sayesinde daha farklı bir durum oluştu. Ben bu dizinin tutacağına inanıyordum ama açıkçası bu kadar yoğun ilgi beklemiyordum. Öyle ki insanlar "Bizi bırakmayın" diye haykırıyorlar.
Sanırım bu durum biraz da dizide bir aile hikayesinin anlatılmasıyla ilgili...
- Evet aile hikayesi olması seyirciyi bu kadar etkilemiş olabilir. Biz kadro olarak da çok güzel buluştuk. Çok uyumlu bir kadro olduk. Bir de insanlar bu diziyle birlikte kendilerinin dışında başka insanların dramlarına da kafa yormaya başladılar.
Ali Rıza Bey’de nasıl bir değişiklik olacak bu sezon?
- Ali Rıza Bey’in değişmemesi mümkün değil aslında. Çok bilgili okumuş bir adam ve bilgili olduğu için de çocukları için endişelenen bir adam. Mutlaka değişecektir, hayata daha geniş bakacaktır ancak yine de ilkelerinden ödün vermez.
Sizin bu karakterle benzeyen noktalarınız var mesela siyasetle ilgilenmek gibi...
- Tabii ki ben kendim dışında insanlarla da ilgileniyorum. Ülkeyle ve doğayla çok duyarlı bir ilişkim var.
Çok fazla popüler olma durumu sizi rahatsız ediyor mu?
- Rahatsız etmiyor. Aksine çok mutlu oluyorum.
FAHRİYE EVCEN/NECLA
Monica Bellucci’ye benzetilmek hoşuma gitmiyor
Üçüncü sezona başlıyorsunuz. Nasıl gidiyor çekimler? Yılgınlık yarattı mı sizde?
- Çok iyi gidiyor, çok keyifli başladık. İki sezondur çok güzel şeyler çektik, inşallah bu sezon da aynısı olacak. İster istemez bazı şeyler artık rutinleşiyor. Dizi hayatımın bir parçası oldu artık bitseydi belkide boşlukta hissedecektim kendimi.
Dizi bitiyor sonra hemen bir film çekiyorsunuz. Bu yorgunlukla nasıl baş edeceksiniz?
- İnan hiç yorulmuyorum. Çalışmayı çok seven bir insanım aksine boş kaldığım zaman sıkılıyorum. Bana film dışında kalan iki veya üç hafta tatil yetiyor. Ama tabii son iki sene çok yoğundu işler arka arkaya geldi. İnşallah bu yoğunlukta devam eder, ben mutluyum.
Monica Bellucci’ye de benzetiliyorsunuz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Hiçbir rahatsızlık yaratmıyor bu bende ama hoşuma giden yönü de yok. Bu bana ne eksi ne de artı olarak bir şey ifade etmiyor.
Oyunculuk konusunda kendinizi nelerle besliyorsunuz?
- Gözlemleyerek, hem kendi ülkemizde hem dış ülkelerde ne olup bitiyor takip ederek kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ayrıca bir oyuncunun genel yaşantısında da sürekli bütün algılarının açık olması gerekli. Mutlaka teknik bilgi sahibi olması gerekmiyor ama bence en önemlisi bütün algıların gün boyunca açık olması. Benim biraz da sosyolojik bilgim var. Ben sosyoloji bölümünü bitirmedim dondurdum ama çocukluğumdan beri sosyoloji ve psikolojiyle iç içe olduğum için o anlamda biraz birikimim var. Onun da çok faydası oluyor bana.
Necla bu sezon biraz huzura erecek mi?
- Fırtınalar bizde bitmez ama artık ailede herkes yavaş yavaş problemlerle yüzleştiği için biraz yüzsüzleşiyoruz. Bu yüzsüzlükten dolayı herkes birbirine biraz yaklaşıyor. Başta hepimiz çok kibirliydik. Üçüncü sezonda o kibirler azalıyor, birbirimize iyi taraflarımızla da kötü taraflarımızla da daha yakın olacağız.
Sette ortam nasıl?
- Çok güzel gidiyor. Üçüncü sezon olduğu için aile gibi olduk. Hep beraberiz. Baştan beri keyifliydi set üçüncü sezonda da nasıl başladıysak öyle devam ediyoruz.
Dizinin ilerleyen bölümleri için sizin karakterinizle ilgili verebileceğiniz ipuçları var mı?
- Detayları biz de bilmiyoruz. Ama genel olarak konuşacak olursam Necla üçüncü sezonda biraz daha büyüyor, biraz daha olgunlaşıyor.
Necla’nın aşk hayatındaki fırtınalar devam mı ediyor?
- Eder tabii canım, Necla genç bir kız sonuçta, aşk devam etsin zaten.
GÜVEN HOKNA/ Hayriye Hanım
Yetenek sonradan kazanılmaz
Tatilden sonra çekimler nasıl gidiyor?
- Bu üçüncü sezonumuz olduğu için adapte olmak konusunda bir sıkıntımız yok. Sadece tatilden çıkmış olmanın rehaveti var üstümüzde. Bir de havalar çok sıcak, bu bizi biraz rahatsız ediyor. Ama bunun dışında her şey yolunda.
Dizilerde önemli rollerde oynuyorsunuz. Bu karakterler size uğurlu geliyor diyebilir miyiz?
Aslında pek uğur sayılmaz. Ben bu durumu doğuştan varolan ekran sempatisine ve doğru oyuncu olmama bağlıyorum. Ayrıca yıllardır tiyatro yapmak bana çok şey kazandırdı. Yeteneğin sonradan kazanıldığına inanmıyorum. Doğuştan varolan bir şeyi eğitimle birleştirdiğiniz zaman ortaya çok güzel bir şey çıkıyor. Benimle çalışmak yapımlar için büyük bir şans olduğu gibi benim için de doğru giden projelerde yer almak büyük bir şans.
Hep doğru kararlar veriyorsunuz galiba...
- Ben çok seçici davranıyorum. Seçici davrandığım için de bu kararlar beni çoğunlukla doğruya götürüyor. Ama tabii her doğru dediğimiz iş bizim istediğimiz gibi yürümüyor. Çünkü sektörde çok bozulmalar olduğunu düşünüyorum. Bir dizi filmin süresi 90 dakikalara kadar çıkıyor. Bu duruma da kimse çare bulmuyor. Çünkü kanallar da biz de bu şekilde para kazanıyoruz.
Bu şartlar altında nasıl çalışmaya devam ediyorsunuz peki?
- Bu durumdan bütün sanatçılar sıkıntı duyuyor. Ama bir sendikamız olmadığı için kişisel çıkışlar yapamıyoruz. Ben uzun yıllardır bu sektörün içinde olduğum için çekimlerin zorluğunu ve keyfini çok iyi biliyorum. Ama tabii çekimlerin saatlerini kendileri belirleyen oyuncular da var. Buna da karşıyım. Sanatçı gözüyle baktığınız zaman zaten bu işin dakikası saniyesi olmaz.
Bu son sezonunuz mu olacak?
- Öyle olacağını düşünüyorum. Ben açıkçası artık uzun soluklu projelerde yer almayı düşünmüyorum. Bu sektörün zedelendiğine inanıyorum. Çok güzel, kaliteli dediğimiz bir iş bakıyorsunuz beş bölümde bitebiliyor. Bir de yaptığımız çok sorumluluk isteyen bir iş.
Bu sezon neler yaşayacak Hayriye Hanım?
- Biz de bilmiyoruz. Artık ne yazılırsa onu oynayacağız. Yine entrikalar devam edecek. Çünkü günlük yaşamda bunlar o kadar çok ki bu yüzden seyirciyi de ekrana bağlıyor.
BENNU YILDIRIMLAR/ FİKRET Başarımız uyum içinde çalışmamızın sonucu
Üçüncü sezonunuz, çekimler nasıl gidiyor?
- Dizinin belirli bir ritmi var, o ritme iki senedir alışmış durumdayız. Şimdi üçüncü sezonda da aynı ritimle devam ediyoruz.
Bu sezon olmasaydı sizin için boşluk olur muydu?
- Benim hiçbir boşluğum yok ben zaten şehir tiyatrolarında çalışıyorum.
Hem tiyatroda oynuyorsunuz hem sinemada oynuyorsunuz, televizyon dizisine nasıl devam edebiliyorsunuz?
- Televizyon dizisi senelerdir yaptığımız bir şey ama sinemayı 10 yıldır elime düzgün bir proje gelmediği için yapmadım. Ama 10 yıl sonra da bir film yapayım artık. Tiyatroda her sene rol alıyorum, benim birinci dereceden yaptığım meslek zaten.
"Yaprak Dökümü"nde yer almanızdan sonra sanki insanlar sizi yeniden keşfetti...
- Dizi ne kadar seviliyorsa ve bütünleşmişse insanlarla, o kadar ortaya çıkıyor insan. Bunlar çok normal süreçler. Ama çok güzel bir ekip içindeyiz, iki sene çok güzel sonuçlarla devam ettik. Şimdi üçüncü sezonumuzdayız bunun da iyi bir şekilde geçeceğine inanıyorum.
Rating anlamında sürekli liste başı olan bir dizide yer almak nasıl bir duygu?
- "Süper Baba"da tatmışlığım var aynı durum. Ama her ikisinde de diyebilirim ki birbiriyle uyum içinde çalışan bir ekibin çalışması var. Uyum da zaten seyirciye yansır.
Tiyatrodaki Fikret’le dizideki Fikret özde aynı olsa da farklı karakterler. İzleyiciler bundan rahatsız oluyorlar mı?
- "Yaprak Dökümü"nü tiyatroda 4 yıl boyunca 400’den fazla oynadık ve her zaman salonlar doluydu. Biz toplum olarak bu hikayeyi çok seviyoruz. Diziye herkes okuduğu romanın etkisiyle başlıyor ama sonra anlaşılıyor ki romanın omurgasıyla ilerleyen hikayeler var. İki sezon tepede kalmak müthiş bir şey bunlar hem yazarların, hem yönetmenin hem de oyuncuların eseri.
Dizide dünyanın bütün yükü üzerinizde. Bu sezon hafifleyecek mi bu yük biraz?
- Fikret nasıl sıyrılabilir ki bu yükten? İki ev arasında mekik dokuyacak doğal olarak.
GÖKÇE BAHADIR/LEYLA
Ağlamaktan bıkmadım rolümü seviyorum
Üçüncü sezonda da hep bir dram, hep bir gözyaşı... Sıkılmadınız mı ağlamaktan?
- Bilmem ben bıkmadım henüz. Bir de her sezon farklı bir şeyler oluyor, olaylar çok ağır ilerler hep aynı şeyi yaparsın ya işte bizde o durum yok. Rolümü de çok seviyorum. Leyla çok değişik dönemler geçiren bir rol olduğu için bıkmak kolay değil.
Tatilinizde dizide neler olacak diye yanınıza gelenler oldu mu?
- Tatilimin çoğunu yurtdışında yaptım onun için böyle şeylerle çok karşılaşmadım. Ama İstanbul’da yaptığım tatilde oldu tabii. Yakalayıp "Ne olacak, ne bitecek" diye soranlar, fotoğraf çektirenler, imza isteyenler... Aslında buradayken çok iyi anlamıyorum ama bu konaktan çıktığım andan itibaren anlıyorum ki ben popülerim.
Bu durum size gelen teklifleri etkiliyor mu?
- Evet çok etkiledi.
Ufukta sinema filmi var mı?
- Olabilir neden olmasın. Çok güzel bir şey iş olmasını istiyorum onun için bekliyorum.
Set ortamınız nasıl?
- Biz bence çok güzel başladık ve her sene daha da güzelleşiyor ortamımız.
Üçüncü sezonda Leyla’da ne gibi değişiklikler göze çarpıcak?
- Gelgitleri olan, farklı bir karakter Leyla ve bazı hırslarına kapılıyor. Belki diyorum biraz daha sakin biraz daha olgun olacak. Her an her şeyi yapabilir.
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:26
Yaprak Dökümü bu sezon çok ağlatacak
Kanal D’nin sevilen dizisi Yaprak Dökümü’nde ne olacağı diziseverlerin merakını cezbediyor. Ancak oyuncular ser verip sır vermiyorlar bu konuda. Başak Sayan, yaptığı açıklamada bu sezon izleyenleri bol bol ağlatacaklarını söyledi.
Kanaltürk’te Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel’in sundukları ’Orada Neler Oluyor?’ programına konuk olan Başak Sayan, Yaprak Dökümü’nün yeni sezonda sürprizlerle dolu olduğunu söyledi ancak detaylı bilgi vermekten kaçındı.
Televizyongazetesi’nin daha önceki haberinde, ’Herkes şoke olacak’ diyerek konuyu gündeme getiren Sayan, Habertürk’te Saba Tümer’e izleyenlerin çok şaşıracaklarını ifade etmişti.
Sayan, bu sabah da benzer bir açıklama yaparak "Olayların gidişatı, izleyenleri ekran başına kitleyecek şeyler. Hakikaten insanlar şoke olacak. Söylemem doğru değil, etik değil. Olaylar hakikaten insanları çok şaşırtacak. Öyle bir sürpriz olacak ki çok şaşıracaksınız" diye konuştu.
Senaryoyu bir gün önce alıyoruz
Oyuncuların dizinin akıbetiyle ilgili bilgi vermemeleri konusunda özel bir uyarı almadıklarını da ifade eden Sayan, "Bizi tembihlemelerine gerek bile yok. Bunun bilincinde bir iş yapıyorsunuz İnsanlar ne olacağını bilirse izlemezler. O büyüyü bozuyorsunuz" dedi.
Bir haftada 90 dakikalık bir iş yaptıklarını ve set ekibinin 17 saat bazen daha fazla çalıştıklarına vurgu yapan Başak Sayan, senaryo ekibinin de aynı yoğunlukta olduğunu belirtti.
Senaryonun çekimler başlamadan bir gün önce ellerine geçtiğini ifade eden Başak Sayan, bu yıl bol bol ağlama sahnelerinin olacağının da altını çizdi.
Geçen sezon Necla karakteri ile Ceyda karakterinin intihara teşebbüs olayı nedeniyle yakınlaştığı ve Ceyda’nın Necla’dan tokat yediği sahnede çok sarsıldığını ve gerçekten ağladığını anlatan Başak Sayan, zaman zaman oyuncuların sette herhangi bir teknik müdahaleye gerek kalmadan kendilerinin ağladığını, hatta çekimleri izleyen set ekibinin de zaman zaman ağladığını belirtti.
12 saat önce doğan bebeği getirdiler
geçen yıl Ceyda’nın hastanede doğum yaptığı sahnelerde kucağındaki bebeğin 12 saat önce doğmuş bir bebek olduğunu anlatan Başak Sayan, bebeğin sürekli ağlaması nedeniyle zor anlar yaşadıklarını söyledi.
Dizinin Reşat Nuri Güntekin’in romanı olan Yaprak Dökümü ile tamamen paralel gitmediğini ve zaman zaman farklı karakterlerin ya da olayların da oluştuğunu belirten Sayan, Ceyda karakterinin de kitapta olmadığını belirtti.
Bazı sahnelerde hayat çok kısa, kimin nerde kalacağı belli değil, bu kadar çok kariyer için koştururken nerde hata yapıyorum diye düşünüyorsun.
Anneme bile söylemem
Ankara’da yaşayan annesinin İstanbul’a geldiğinde senaryolarını okuduğunu anlatan Başak Sayan, telefonda ne olacağını soran annesine bile dizinin akıbeti hakkında bilgi vermediğini zaten kendilerinin de en fazla 4-5 bölüm önden gittikleri için o kadarını bildiklerini belirtti.
Sette çok eğleniyoruz
Sayan, set ortamının da çok eğlenceli olduğunu anlatarak "Ekip çok kaynaştı. Halil abi mükemmel bir insan. Çok eğlenceli ve doğal bir set" diye konuştu.
Bir oyuncunun ilk öğrenmesi gereken şeyin beklemek olduğunu vurgulayan Başak Sayan, zaman zaman bazı sahneler nedeniyle uzun süre beklediklerini de anlatarak "Yönetmenin ışıkla takıntısı vardır. Bir keresinde 12 saat ışık beklediğim oldu" dedi.
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:26
eKRANLARIN RATING REKORTMENİ DİZİSİ “YAPRAK DÖKÜMÜ”NÜN AĞACI DA ÜNLÜ OLDU...
KANAL D’de yayınlanan "Yaprak Dökümü"dizisi oyuncularının, yeni sezon öncesi tanıtımı filmi çekiminlerinin yapıldığı Kırklareli’nin Pehlivanköy İlçesi'ndeki palamut ağacı, hatıra fotoğrafı çektirmek isteyenlerin akınına uğradı.
Reşat Nuri Güntekin’in romanından uyarlanan ve Halil Ergün, Güven Hokna, Bennu Yıldırımlar ve Caner Kurtaran gibi ünlü oyuncuların rol aldığı Yaprak Dökümü Dizi'nin sezon öncesi Pehlivanköy’de çekilen tanıtım görüntüsü dizi izleyicilerin uğrak yeri oldu. Tanıtım için kullanılan meşe palamudu ağacının önünde dizi yıldızları gibi poz verenler, hatıra fotoğrafı çektirdi.
Çevredeki esnaf, çok sayıda kişinin palamut ağacı önünde fotoğraf çektirmeye gelmesiyle birlikte işlerinin artığını söyledi
Kaynak:Uçankuş __________________
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:26
Eski yazarlara yapılan ayıp
YAPRAK Dökümü, Reşat Nuri Güntekin’in unutulmaz eseriydi; şimdi dizi dünyasının lastik gibi uzayan, nereye çekilse oraya giden, kötülükler sergileyen reyting makinesi oldu. Dizi, paraya para demiyor, ama Reşat Nuri’nin varislerine bu işten ne kadar kalıyor, bilinmiyor. Reşat Nuri’nin Dudaktan Kalbe’si, bir başka kanalda, o da izlenme rekorları kırıyor. Ve şimdi de Halit Ziya Uşaklıgil’in bir döneme damgasını vuran Aşkı Memnu’su başlayacak. Demek ki görev sırası Halit Ziya’da! Uşaklıgil’in kahramanları günümüze uyar mı, uymaz mı; ama onun da kolayı var, uymazsa değişir, bambaşka insanlar olurlar... Aklımın almadığı, çok saygın romanların pehlivan tefrikalarına dönüştürülmesi, yazarların yazdıklarından geriye hiçbir şeyin kalmaması... Eğer bu işler yazarlara saygılı şekilde yapılsa, zevkle izlerdim, ama saygının yerini reyting aldığı için her an her şey olabilir, mesela Aşkı Memnu’da konu tıkanırsa Bihter televizyonda jüri üyesi olur(!) ya da bir erkekten diğerine gider... Üvey kız Nihal de diskolarda ömür geçirir; nasılsa yazar bahane, reyting şahane!
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:26
Son ve gerçek imparator Halil Ergün’
Ülkemizde televizyon izlenme ölçümlerini yapan tek kuruluş AGB'dir. Kimin ne kadar izlendiğini saniye saniye onlar bildirir.3 milyar dolarlık dev reklam pastası onların raporlarına göre TV'lere dağıtılır. Dev kurumlar, kulüpler, politikacılar, bürokratlar, gazeteciler onların raporlarına göre sıralanır. Hani derler ya 'Reytingin kadar konuş kardeşim' diye... TV'de izlenmeyen, dinlenmeyen kişinin toplumda da yeri yoktur. Ama reyting alanlar...
İşte gerçek krallar-kraliçeler, imparatorlar yani en değerli en büyükler onlardır. Halkın izlemesi en büyük değer yargısıdır. Aklınıza şunları getirin. Bazı şarkıcılar her Allah'ın günü her gazete ve TV kanalında karşınıza çıkar. Ama programının reytingi sıfırdır. Demek ki halk onu sevmiyor. Bazen bunu Cumhurbaşkanı- Başbakan için bile yaparlar. 'Şu kişi, Başbakandan daha çok izlendi' diye...
Tüm bunları bana AGB'nin önceki günkü raporu anımsattı. O rapor ki beni önce şaşırttı, sonra da sevindirip, geleceğe umutla baktırdı. Demek ki Türk halkı güzel işleri anlamaya başladı, gerçek sanatçıları sevmeye başladı. Ve balonlar tek tek patlamaya başladı. Şu sonuca bakın hele...
Kanal D'de ekrana gelen Yaprak Dökümü'nün geçen sezonki bölümlerinden derlenmiş bir bölüm...
Bölüm saat 10.41'de ekrana geldi. O saatte ekran başındaki her yüz kişiden 26'sı Yaprak Dökümü'nü izledi. Ve günün en çok izlenen programı oldu. İnanılır gibi değil. Bu hafta o saatte Sabahların Sultanı yani Seda Sayan başlayacak. Bakalım Yaprak Dökümü'nün yarısı kadar izlenecek mi? Durun durun daha bitmedi...Aynı akşam geçen sezonun son Yaprak Dökümü saat 20.49'da başladı. Rekor reyting 6 aldı. 21.9 share ile günün en çok izleneni oldu. Bir dizi düşünün, aynı gün tekrarları ekrana geliyor, birinci ve ikinci oluyor.
Ben böyle bir başarı veya olay duymadım, bilmiyorum. İşte bu yüzden "Günümüzün gerçek star sanatçıları kimler' diye kendime sorunca... Hiç düşünmeden şunları haykırıyorum. Bugünün gerçek star'ları Halil Ergün, Güven Hokka, Bennu Yıldırımlar, Fahriye Evcen, Deniz Çakır'dır. Genç kızların Tolga Karel'i ne kadar çok sevdiğini ben gözümle gördüm.
Fahriye Evcen'i Özcan Deniz kaptı diye içkiye başlayan Anadolu delikanlılarını, Deniz Çakır'a deliler gibi aşık entel gençleri de biliyorum. Ezberimizdeki tüm starlar kusura bakmasınlar ve Yaprak Dökümü'nün başrollerini paylaşan gençleri alkışlasınlar. Halil Ergün gençlik arkadaşım. Taa 70'li yıllarda Azra Balkan ile oynadığı Yılmaz Güney filmlerinden beri tanırım. Her zaman büyük oyuncu idi. Ama Yaprak Dökümü'nde... Marlon Brando yanında çırak kalır. Sadece bakışları ve o kendine özgü konuşması ile milyonlarca insanı etkisine alan bir aktör...
Halil Ergün gerçekten büyük oyuncu. Dizinin yönetmeni Mesude Eraslan'ın önünde de saygı ile eğiliyorum. Muhteşem bakış açıları, bağlantılar, fotoğraflar... Ergün derken, Haluk Bilginer ve Şener Şen ustayı unuttum sanmayın. Ama büyük sanatçılar büyük işler yarattığı zaman varlar. Ben halkı düşünüyorum yani esnafım.
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:26
Yaprak Dökümü'nde neler olacak?
Yaprak Dökümü dizisine yeni bir oyuncu dahil oldu. Ferhunde'nin annesini oynayacak. Bakın dizinin yeni ismi kim ve tüyoları neler?
Sezonun en iddialı dizileri arasında yer alan Yaprak Dökümü'nün ilk bölümü merakla bekleniyor. İşte 3 Eylül Çarşamba günü ekrana gelecek olan sezonun ilk bölümüyle ilgili tüyolar...
Fragmanı dönmeye başlayan dizinin 2 bölümü çekildi. Ekip 2 gün aranın ardından 3. bölümün çekimine pazar günü başlayacak.
"Bu son bahar, son baharımız olacak. Son sezon Eylül'de Kanal D'de" sloganıyla ekranlara gelen dizinin tanıtım çekimleri, bir süre önce yayınlanmaya başlandı. Tanıtım için, dizinin ön jeneriğinde yer alan ağacın bulunduğu Edirne'ye gidildi. Oyuncularla birlikte Yaprak Dökümü'nün simgesi haline gelen ağaç ve çevresinde çekimler yapıldı.
Peki, merakla beklenen dizinin ilk bölümlerinde ne olacak?
Dizi, geçen sezon banyoda fenalaşan Necla'nın ambulansa götürülmesi ve olaydan haberi olmayan Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım'ın Şevket'i ziyaretten çıktıkları cezaevi önündeki sahnelerle son bulmuştu.
Hastaneye kaldırılan Necla'nın yanında ağlayarak elini tutan Leyla'nın görüntüsü izleyenleri de bir hayli sarsmıştı. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen kızkardeşinin durumu karşısında şoke olan Leyla, tüm öfkesini unutarak Necla'yı kurtarma telaşına düşmüştü.
Yeni bölümlerde, bu olaydan sonra Leyla ile Necla arasındaki gerginliğin azaldığını hep birlikte izleyeceğiz. Bu arada Necla da Oğuz yüzünden terkettiği eski nişanlısı Cem ile daha da yakınlaşacak. Cem'in ailesi, Necla ile tekrar biraraya gelmelerine razı olmasa da Cem, Necla ile ilişkisinin arkasında durarak Ali Rıza Bey ve ailesini ziyarete gidecek. Bu arada Cem'in askerlik durumu da ikilinin ilişkisine bir başka boyut kazandıracak.
Hala hapiste olan Şevket'i ise kötü bir sürpriz bekliyor. Kendi koğuşunda rahat durmayan Oğuz, Şevket'in hiç de hoşuna gitmeyecek bir duruma neden olacak.
Evden ayrılan Ferhunde de diziye yeni dahil olan ve annesini oynayan Perihan Savaş ile birlikte yaşamaya başlayacak. Patronu Levent Tuncer ile birlikte olan Ferhunde, Şevket'in kendisine boşanma davası açmasına rağmen zorluk çıkarmaya çalışacak ve her şeyin sorumlusu olarak Şevket'i gösterecek. Ferhunde'nin annesi ise kızının hala kocasını sevdiğinden emin.
Fikret'in evinde ise Cevriye Hanım gerginliği devam ediyor. Evini satıp parasını oğluna veren Cevriye Hanım, bu iyiliğinin bedelini Fikret'ten çıkarmanın peşine düşecek.
Kaynak: Televizyongazetesi
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:27
Yaprak Dökümü’nde ne olacak?
Yaprak Dökümü’nün müdavimleri soluklarını tutmuş, yeni sezonu bekliyor. Öyleyse, meraklarını biraz olsun giderelim.
Efendim, yeni sezonda aile bir "toparlanma" sürecine girecek. Ali Rıza Bey, yaşadığı tecrübelerin de yardımıyla artık olaylara daha serinkanlı yaklaşacak. Şevket hapisten çıkacak ama sabıkasından dolayı artık bir bankada çalışamayacağı ve memurluk da yapamayacağı için izleyenlerin "Vah zavallı çocuğa" diye gözyaşı dökecekleri işlerde çalışmaya başlayacak. Ferhunde’nin annesinin (Perihan Savaş oynuyor) İstanbul’a gelmesiyle, bu karakterin dizideki ağırlığı da artacak. Evini satıp, oğlunun evine iyice yerleşen Kaynana Cevriye ise etrafına kötülük saçmaya devam edecek. Gelin Fikret ise Cevriye’nin içindeki küçücük kalmış insanlık tohumunu filizlendirmek için yine olağanüstü bir çabaya girişecek. Ve en önemlisi: Son bölümde şofben gazından zehirlenip, hastaneye kaldırılan Necla kurtulacak. Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Leyla ve Necla "kardeş olduklarını" hatırlayacaklar.
Yüksel Aytuğ / Sabah
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:27
İşimle anılmak istiyorum Yaprak Dökümü dizisinde 'Necla’yı canlandıran Fahriye Evcen, kısa sürede güzelliği ve performansıyla dikkat çekti. Özcan Deniz ile anılan Evcen, işiyle anılmak istiyor.
Fahriye Evcen ismini pek çoğumuz ‘Yaprak Dökümü’ sayesinde duydu. Reşat Nuri Güntekin’in eserinden uyarlanan bu dizide birbirleriyle bir dargın bir barışık iki kız kardeşten Necla’yı canlandıran Evcen, kısa sürede güzelliği ve performansıyla dikkat çekti. Bu başarının ardından hayatıyla ilgili hikayeler gazetelerde yerini almaya başladı.
Genç oyuncu Almanya’daki üçüncü kuşak Türklerdendi; orada doğup büyümüştü. Lisede oyunculuk eğitimi almış ve tam da üniversitede sosyoloji bölümüne kaydolduğu sırada tesadüfler onu hayalini kurduğu oyunculukla ilgili bir fırsatın eşiğine getirmişti.
Oya Aydoğan vesilesiyle Türkiye’de oyunculuk yapmaya başlayan Evcen, izleyicilerin karşısına ilk kez Fatma Girik’le beraber rol aldığı ‘Hasret’ dizisiyle çıktı. Ardından halen devam eden ‘Yaprak Dökümü’ geldi. Geçtiğimiz yılın en ilginç yapımlarından biri olan Biray Dalkıran’ın ‘Cennet’inde ilk uzun metrajlı film deneyimini gerçekleştiren Fahriye Evcen, şu sıralar ikinci sinema filminin çekimlerinde.
Akşam Pazar'ın röportajı:
‘Aşk Tutulması’ nasıl bir film olacak?
Bir romantik komedi. Filmde Pınar karakterini canlandırıyorum. Pınar, basında işkolik sigortacı olarak lanse edildi ama aslında çok farklı ve renkli bir karakter.
SİNEMA YAPTIKÇA ÖĞRENİLİR
İlk sinema filminiz ‘Cennet’ psikolojik öğeleri ağır basan farklı bir yapımdı. Onun ardından bir romantik komedide rol almak nasıl bir deneyim oldu sizin için?
‘Cennet’te 15-16 yaşlarında akıl hastası bir kızı canlandırırken daha çok sözsüz oyunculuğa dayalı bir çalışma yaptım. Burada ise çok neşeli, kıpır kıpır, konuşkan 27 yaşında bir genç kadını canlandırıyorum. Belirli türdeki filmlerde oynamak gibi bir takıntım yok. Kendimi içinde iyi hissettiğim ve doğru bulduğum bir projede, tür ne olursa olsun yer alırım. Henüz 3 yıldır bu işi yapıyorum. Denemem, deneyerek görmem, kendimi tanımam, tanıtmam gerekiyor. Sinema yaptıkça öğrenilecek bir şey.
Yurt dışında doğup büyümüş birine göre aksanınız ve diksiyonunuz çok düzgün. Bu nasıl oluyor?
İlkokulda 4 sene Türkçe eğitim aldım. Dili küçük yaşta öğrendiğim için daha kalıcı oldu ve zaten diğer arkadaşlarımdan daha iyi konuşabiliyordum. Buraya geldikten sonra 3 yıl içinde iyice düzeldi.
ÇIKAN HABERLER DOZUNDAYDI
Son günlerde Özcan Deniz’le ilişkiniz nedeniyle pek alışık olmadığınız halde magazin basınına da sıkça konu oldunuz. Neler düşünüyorsunuz?
Magazin basınında yer almak ya da almamak bizim elimizde değil. Bunu kontrolünü sağlayamıyor insan, keşke böyle bir şansımız olsa. Sonuçta herkes nasıl kendi işini yapıyor ve bu işle birilerine hizmet ediyorsa ben de öyleyim. İnsanlara eğlence sektöründe hizmet ediyorum. Bir doktorun özel hayatı nasıl irdelenmiyor ve araştırılmıyorsa bu bizde de böyle olmalı. Tabii ki insanlar bu sektörde yer alanları özellikle oyuncuları tanımak istiyor. Ama hiç kimse çok fazla kendi özeline, hayatının ayrıntılarına girilmesini istemez. Gerçi benim başıma böyle bir şey gelmedi. Bugüne kadar magazin basınında çok fazla ön planda olmadım. Sadece işimle konuşuldum. Bence bu hâlâ böyle, değişen bir şey yok benim adıma. İlişkimle ilgili birkaç haber çıktı ama bunların hepsi dozundaydı ve rahatsızlık vermedi. Zaten hiçbir zaman rahatsızlık duyacak bir şey yapmam.
Murat Şeker’in size Özcan Deniz’le ilişkinizden dolayı film çekimleri boyunca özel hayatınızla ilgili konuşma yasağı koyduğu haberi de yalandı o zaman...
Asla böyle bir şey olmadı. Zaten bu çok gereksiz. Biz gereken açıklamayı yaptık. Onun dışında konuşulacak olan şeyler benim özel hayatımın detaylarıdır.
İlerleyen dönemlerde Almanya’da oyunculuk yapmak gibi bir niyetiniz var mı? Yoksa oyunculuğu sadece Türkiye’de mi yürütmek istiyorsunuz?
Tabii ki Almanya’da oyunculuk yapmak isterim. Şimdiden girişimlerde bulunmaya, oradan gelen iş tekliflerini değerlendirmeye başladım ama bunun için zamanlama çok önemli. Bir şeyi sadece yapmış olmak için yapmak çok yanlış. Almanya’da da olsa doğru işi beklemek lazım.
Fatih Akın’la çalışmayacağım
Basında geçtiğimiz günlerde Fatih Akın’ın yeni filminde rol alacağım konusunda haberler çıktı. Bu haberler doğru değil. Nereden ve nasıl çıktığını da bilmiyorum. Aslında Almanya’dan bir başka yönetmenle çok farklı bir proje için görüşmüştüm. Onun hikayesini Fatih Akın’ın hikayesi gibi göstermişler. Fatih Akın’la tanışmadım bile ama umarım bir gün tanışırım.
Magazinciler iyimser olmalı
Magazİn, dünyanın her yerinde var olan ve engellenemez bir olgu. Ben de eğlence sektörüne hizmet ediyorum ve bu insanları eğlendirmek, güzel vakit geçirtmek adına yapılan iş. Bu sektörde yer alan insanlara ilgi elbette olacaktır. Magazin basının bunu işlemesinden daha doğal bir şey olamaz. Ama her şeyin dozunda yapılması gerekir. Bir de ilgi çeken insanlarla ilgili farklı ve güzel haberlere yer verilebilir. Belki bu anlamda biraz daha iyimser davranabilir magazincilerimiz. Her şeyi kötü ve negatif yansıtmak yerine sanatçıları biraz daha yüceltecek haberler yapılabilir mesela.
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:27
Bana öfke duyuyorlar 'Yaprak Dökümü'nün Ceyda'sı Başak Sayan, canlandırdığı karakter nedeniyle bazen sokakta zor anlar yaşadığını söyledi. Sayan, insanların kendisine öfke duymasına anlam veremiyor.
Oyuncu Başak Sayan, fotomodel olarak başladığı iş hayatına, 'Yaprak Dökümü' dizisinde oyuncu olarak devam ediyor. Dizide eşi Yaman'ı, ortağı Oğuz'la aldatan ve ondan bir çocuk dünyaya getiren Ceyda karakterini canlandıran Sayan, seyircinin kendisinden nefret ettiğini söylüyor: "Sokakta, her yerde bana öfkelerini kusuyorlar..." Almanca öğretmeni bir anne ve asker bir babanın kızı olan güzel oyuncu, annesinin mükemmeliyetçi ruhunun kendisinde psikolojik sorunlara neden olduğunu belirtiyor ve "Annemi memnun etmek için istemediğim bir sürü şeyi yapmak zorunda kaldım. Bu da bende arızalara neden oldu" diyor. İşte Sayan'ın samimi açıklamaları...
* Oyunculuk serüveni nasıl başladı? Ailem bambaşka bir sektörde kariyer yapmamı istiyordu. Benim beş yaşından itibaren hayalimse oyuncu olmaktı. Ama Marmara Üniversitesi'nde ekonomi okumak zorunda kaldım. Üniversiteye giderken çeşitli özel kanallarda çalışmaya başladım. İlk oyunculuk deneyimimi, daha önce Kemal Sunal ile Bahar Öztan'ın rol aldığı 'Doktor Civanım' filminin tekrar çekiminde yaşadım. Okul bittikten sonra 'Canım Kocacığım' adlı bir dizide oynadım ve sonrasında hiç boş kalmadım.
FOTOMODELLİK DE YAPTIM
* Sizin oyunculuktan önce bir mankenlik döneminiz vardı... Mankenlik değil, fotomodellik. Üniversitedeyken cast ajansları, oyunculuk ajansları yoktu; sadece üç-dört tane modellik ajansı vardı. Bunlar hem model ajansıydı, hem de reklamlara oyuncu veriyorlardı. Benim boyum zaten manken olmaya müsait değildi. 1.67 boyum var. O zamanlar reklamlarda oynadım ve çeşitli firmaların katalogları için fotomodellik yaptım.
* Oyuncu olmaya karar verip dizilerde boy gösterince, zorluklar yaşadınız mı? Benim hayatım hep mücadelelerle geçti. Önce istediğim okulda okumak, sonra istediğim şehirde yaşamak, sonra da okulu bitirip, kendimi aileme kanıtlamak için savaştım. Sonra da kendimi sektördeki diğer insanlara ispatlamak için hep savaş verdim. Bir adam sevdim, onun için savaştım, sonra ayrılmak için savaştım. Fakat şimdi biliyorum ki, çok kolay elde etmiş birisinden daha fazla minnettarım yaptığım iş için. Ama ben bu başarıyı elde etmek için çok acı çektim.
BANA ÖFKE DUYUYORLAR
* 'Yaprak Dökümü' kadrosundan görüştüğünüz isimler var mı? Hayır, yok. Ama kimseyle sorunum da yok. Deniz Çakır'la oturup sohbet ederiz ama sık sık görüşmüyoruz.
* Yolda tepkiler alıyor musunuz? Bir mağazadan alışveriş yapıyordum, bana servis yapan kişi o kadar kötü davranıyor ki, tahmin edemezsiniz. Dayanamadım, "Sorun nedir?" diye sordum. "Sizi hiç sevmiyorum" dedi. Dizideki karakterime kendisini o kadar kaptırmış ki... Bir keresinde de bir canlı yayına katıldım. O sırada, attan düştüğüm için kolum alçıdaydı. Yayın bitti, bir seyirci; "Yaptığın kötülüklerden ötürü Allah cezanı verdi, kolun kırıldı" dedi. Şok oldum! Düşünebiliyor musun, insanlar bir televizyon karakterine inanıyor ve tanımadıkları insana öfke duyuyorlar.
* Küçükken bir yarışın içinde miydiniz? Ben anneme aşığım, çok seviyorum. Ama annem geçmişte inanılmaz mükemmeliyetçi bir kadındı. Teşekkür alınca, 'Niye takdir almadın ya da okul birincisi olmadın' derdi. Başarılarım hiçbir zaman yetmedi anneme, hep daha iyisini istedi. Tabii benim iyiliğimi istiyordu ama yordu beni.
ANNEM GİBİ OLAMADIM
* Ne zaman yorulduğunuzu anladınız? 2002 yılından sonra. Çünkü bende korkunç bir mükemmeliyetçilik başladı. İnsanlar hayatınıza bakıp, 'Sen neler başarmışsın, nereden nereye gelmişsin, aferin' diyor. Ama siz bunu göremiyorsunuz, hep daha iyisini yapmaya çalışıyorsunuz.
* Sadece 'Aferin'i duymak için mi ailenizin her istediğini yapıyordunuz? Annem beni çok sevdi, hep mükemmel olmamı istedi. Bu da bende psikolojik sorunlara neden oldu. Bir sürü arıza çıkıyor. Yorulduğumu hissediyorum. Annem tarafından takdir görmek için yaptım her şeyi. Onun kafasındaki evlat modeli olmaya çalıştım.
* Annenizle bu konuyu konuştunuz mu? O zamanlar küçüktüm sormadım ama şimdi konuşuyorum. Bazen kızıyorum. Annem bana 'Hep mükemmel olmanı istedim' diyor. Benim annem çok iyi eğitim almış bir kadın. Aynı anda birçok işi mükemmel yapan bir kadın. Ben annem gibi olamam. Belki kendisi gibi olmamı istedi ama ben olamadım.
BAŞAK ÇOKAN - Sabah
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:28
Kadına dayağı meşrulaştırmak
Yaprak Dökümü dizisinin gelini Ferhunde’nin dizide yediği dayağa seyircinin derin bir ‘oh’ çektiğine ilişkin internet haberine okurlardan ve kadın örgütlerinden tepki var
19 Haziran 2008 tarihli Milliyet internet sitesinde’’Ferhunde dayak yedi,milyonlar ‘oh’ çekti’’ başlığıyla yer alan bir haberde ekranların ilgiyle izlenen dizisi Yaprak Dökümü’nde ‘kötü’ gelin Ferhunde’nin yediği dayakla gündeme oturduğu belirtiliyor ve şöyle deniliyor:
‘’Daha önce kocası Şevket ile sevişme sahnesi ve patronuyla öpüşme sahnesi reyting rekorları kıran Ferhunde, Şevket’i aldattığı patronu Levent’in arabasında Hayriye Hanım’a yakalandı. Gelininden zaten şüphelenen Hayriye Hanım, gördükleri karşısında çılgına döndü.
Öfkeli kaynana gelinine öyle bir tokat attı ki, Ferhunde’yi sevmeyen izleyiciler derin bir ‘oh’ çekti.’’
Dayağa ‘oh’ çekmek!
Runerm Erenler adlı okurumuz haberin veriliş şeklini eleştiriyor:
‘’Sevmediğimiz ya da kendi ahlaki ölçülerimize göre kötü bulduğumuz insanlara yönelik şiddeti öven ‘‘Ferhunde dayak yedi milyonlar ‘oh’ çekti’’ başlığınızı kınıyorum.
Bir yandan, bizi çağdaş toplum görüntüsünden uzaklaştıran töre cinayetlerini üzülerek sayfalarınıza taşıyorsunuz, diğer yandan, dizide boşanarak çözülebilecek bir soruna uygulanan bir şiddeti ‘oh olsun’ diye değerlendiriyorsunuz?
Üstelik dayağı meşrulaştırdığınız yetmiyormuş gibi dayak olayını bunun milyonlarca insanın da ortak duygusu olduğunu iddia ediyorsunuz. Toplumsal dönüşüm eğitimle olur. Bir insanı beğenirsiniz beğenmezsiniz ama dayak atmak nedir?
Çözüm yolları artık şiddet içeren sahnelerin en aza inmesi ve makul çözüm yolları için alkışı değil, eleştirel yaklaşımı hedef almalıyız.
Ayrıca patronunun arabasında görülen başka kadınların da dövülmemesi için sorma ihtiyacı duyuyorum: Dizide gelinini patronunun arabasının içinde sadece otururken gören Hayriye Hanım için ‘Gelininden zaten şüphelenen Hayriye Hanım, gördükleri karşısında çılgına döndü’ diye yazılmış. Neyi görmüşte çılgına dönmüş? Baba Beni Okula Gönder kampanyasıyla kadınlara geleceklerini armağan eden Milliyet’e yakışmadı. Milliyet gibi bir gazete bir kadına yönelik şiddete böyle yaklaşırsa diğerleri ne yazar düşünmek bile istemiyorum.’’
Kadınların Medya İzleme Grubu’nca iletilen şikayet de okur mektuplarını destekler nitelikte:
‘’Habere konu olan TV dizisi Yaprak Dökümü’nde oyuncu Ferhunde’nin pratikleri de göz önüne alındığında bu haber ile genelgeçer ‘namus’, ‘genel ahlak’ gibi yaklaşımların beslendiğini, buna uymayan kadınların, en hafif deyimiyle, şiddetle-dayakla cezalandırılmasının desteklendiğini düşünüyor musunuz, diye soruyor.
Kadınların Medya İzleme Grubu ayrıca ‘’Biz haberi Milliyet’in web sayfasında gördüğümüzde haberin altında dizideki tokat sahnesinin videosu duruyor ve izlenebiliyordu.
Son derece ataerkil bir dizideki yine son derece ataerkil olan kurgunun Milliyet gazetesi-yaşam sayfalarında ve web’de böyle bir haberle meşrulaştırılmaktadır. Dizideki cinsiyetçilik kadar Milliyet’in bu kurguyu olumlayarak haber yapmasından rahatsızlığımızı, böyle haberler ve haberciliğin hoş görülecek yanı olmadığını, böyle haberlerin başta kadınlar olmak üzere hepimize verdiği zararı tekrar etmek durumunda kalmak istemezdik’’ diyor.
Ombudsman'ın notu: Kadınların hak arayışları yüzde 3 olunca haliyle milyonların 'oh' diyerek kadınlara yönelik şiddeti nasıl meşrulaştırdıkları daha anlaşılır hale geliyor.
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:28
Gaf Kürsüsü
Okurumuz Kazım Uludağ yazıyor: Yaprak Dökümü'nde aile, Şevket'i görmek için hapishane müdüründen salı gününe izin almışlardı. O gün tam evden çıkacakken Leyla telefonda ÖSS'ye girdiğini ve sınavının iyi geçtiğini söyledi. ÖSS ne zamandır salı günleri yapılıyor?
Yüksel Aytuğ
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:28
TakvimYaprak Dökümü"nün Ferhunde'si Deniz Çakır, dizideki patronu Levent Tuncel rolünü canlandıran Nihat Altınkaya ile aşk yaşıyor...
Marmaris'ta birlikte tatil yapan ikili önceki gün, bir restorantta yemek yerken görüntülendi. Arkadaşları ile tatilin keyfini çıkaran ikili, karites, balıkla rakı yudumladı.
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:28
Kanal D’deki Yaprak Dökümü’nün sezon finali yine heyecanlı sahnelerle doluydu. Cem’le buluşmak için hazırlanan Necla, dışarı çıkmadan önce banyoya girer. Bu arada eve gelen Leyla, Necla’nın telefonunun sesini duyar ve açar. Cem’le karşılaşan Leyla, Necla ve Cem’in yeniden görüştüğünü öğrenir. Banyoya girmek isterken kapının açılmadığını farkeden Leyla kapıyı zorlayınca Necla’nın yerde baygın yattığını görür. İçeriye giren Leyla, şofbenden sızan gaz nedeniyle Necla’nın bayıldığını düşünür ve yardım istemeye koşar. Necla’nın bir sedyeyle hastaneye götürülüşü sırasında, uzun süredir kızkardeşine büyük öfke duyan Leyla, herşeyi unutup kızkardeşi için gözyaşı dökmektedir. Bu arada evde olanlardan bihaber Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım ise, biraz önce Şevket ile yaptıkları hüzünlü konuşmanın sonrasında cezaevinden çıkmış ağlamaklı gözlerle evlerine doğru gitmektedirler. Fonda ise Fikret’in şu sözleri yer almaktadır: "İnsan olmaya çalışmak bir kez daha zarar verdi. Ama İnsan olmaktan hiç vazgeçilmeyecekti.... Kardeş olmaktan, aile olmaktan... Kışın içinde bahar olma umudu hiç eksilmeyecekti."Necla’ya ne olduğunu konusunda ihtimaller ise şunlar; gerçekten şofbenden sızan gazdan bayıldı, hamile ya da kanser gibi çok ağır bir hastalık geçiriyor. Ferhunde’nin yeni planlarını, Ali Rıza Bey’in herşeye rağmen ayakta tutmaya çalıştığı ailesinin akıbetini ve merak edilen bir çok soruya ise gelecek sezonda hep beraber yanıt bulacağız...
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:29
Medyanın hatası çok büyük!
Yaprak Dökümü'nün kötü gelini Ferhunde'nin ayağı kırılmış. Gazeteler manşet atmak için vakit kaybetmemiş; 'Herkesin ahını aldı, ayağı kırıldı.' Böyle bir mantık var değil mi gerçekten? Kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki televizyona, o karakterleri gerçek sanıyoruz. Onlar gibi konuşmaya, söyleşmeye başlıyoruz. Sohbetlerimizin en derin konusu oluyor, Necla ile Leyla'nın kocakardeşliği, Yasemin ile Ahmet'in siyasete yenilen aşkı ya da Demir ile Asi'nin bitmek tükenmek bilmeyen kavgaları. Biz değil miyiz haftalarca Bergüzar Korel'i Şehrazat ile karıştırıp yuhalayan ya da destekleyen? Herkes kendine sormadı mı 'Ben yapar mıydım?' diye... Az oyuncu çevrilmedi sokakta, 'Sen gel bakalım, bir anlat neden o adama ihanet ettin?' diye... Daha geçtiğimiz aylarda PKK'lıyı oynarken yolu kesilmedi mi bizim oyuncularımızın? Ehh, hal böyle olunca tabii Ferhunde yani Deniz Çakır için de 'Ettiğini buldu' diyoruz. Mesela Dağhan Külegeç, sevdiği kızı en yakın arkadaşına kaptırsa, "O da Deniz'e yapmıştı, ohh olsun" mu diyeceğiz! Burada tabii ki medyanın da payı büyük... Ekrandaki karakterleri o kadar gerçek kişilermiş gibi sunuyorlar ki, bu yanılsamaya kaptırıyoruz kendimizi! Geçmiş olsun Deniz Çakır!
Nilgün Tahmaz- Takvim
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:29
AİLELERİMİZİN ETEKLERİ ZİL ÇALIYOR!
Ünlü şarkıcı Özcan Deniz, önceki gün Kıbrıs Kaya Artemis Otel'de konser verdi. Geçtiğimiz aylarda uğradığı silahlı saldırı sonucu sağ ayağından yaralanan Deniz, nihayet ayağa kalkabildiği için çok mutlu olduğunu söyledi ve 'Sizleri ayakta, sağlıklı karşılamak çok güzel. Gerçi karşınızda kırıtarak yürüyormuş gibi gözüküyorum ama bu da geçecek.'
20 yıldır sahnelerde olduğunu ve bir nesli büyüttüğünü söyleyen Deniz'e konser sonrası gazeteciler, 'Sevgiliniz Fahriye Hanım da 22 yaşında. O da sizin şarkılarınızla mı büyüdü?' sorusunu yöneltti. Deniz, 'Büyümüştür tabii, bütün şarkılarımı biliyor. Erkeğin yaşı olmaz. Erkek her yaşta erkektir' dedi. Fahriye Evcen'in ailesinin, ilişkilerine onay vermediği haberlerini yalanlayan başarılı sanatçı, 'Öyle bir şey yok. Tersine, onun ailesinin de benim ailemin de etekleri zil çalıyor' diye konuştu.
__________________
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:29
Yeni sezonun yeni tüyoları
YAPRAK Dökümü'nün müdavimleri soluklarını tutmuş, yeni sezonu bekliyor. Öyleyse, meraklarını biraz olsun giderelim. Efendim, yeni sezonda aile bir "toparlanma" sürecine girecek. Ali Rıza Bey, yaşadığı tecrübelerin de yardımıyla artık olaylara daha serinkanlı yaklaşacak. Şevket hapisten çıkacak ama sabıkasından dolayı artık bir bankada çalışamayacağı ve memurluk da yapamayacağı için izleyenlerin "Vah zavallı çocuğa" diye gözyaşı dökecekleri işlerde çalışmaya başlayacak. Ferhunde'nin annesinin (Perihan Savaş oynuyor) İstanbul'a gelmesiyle, bu karakterin dizideki ağırlığı da artacak. Evini satıp, oğlunun evine iyice yerleşen Kaynana Cevriye ise etrafına kötülük saçmaya devam edecek. Gelin Fikret ise Cevriye'nin içindeki küçücük kalmış insanlık tohumunu filizlendirmek için yine olağanüstü bir çabaya girişecek. Ve en önemlisi: Son bölümde şofben gazından zehirlenip, hastaneye kaldırılan Necla kurtulacak. Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Leyla ve Necla "kardeş olduklarını" hatırlayacaklar . (Yüksel Aytuğ)
Kaynak:sabah.com.tr __________________
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:29
Aksam Gazetesi, Pazar Eki
Yıldırımlar’ın kadınlarına bu kez bir ‘fahiŞe’ katıldı Televizyon başındaki milyonlar, gülümserken bile yaşadığı hüznü yansıtan buğulu gözleri, hiç bitmeyen fedakarlığı ve zor koşullara rağmen isyan etmeyen ‘güçlü’ karakteriyle kendi ailelerinden biri olarak gördüğü Bennu Yıldırımlar’a, sinemada hayat kadını olarak rastlayınca pek memnun kalmayacaklar büyük ihtimalle. Tıpkı daha önce ‘Süper Baba’daki özgürlüğüne düşkün, uçarı Elif’in, ona özenen ve ondan hoşlanan gençler için ‘Yaprak Dökümü’nde az önce bahsettiğimiz Fikret’e dönüşmesinin yarattığı hayal kırıklığı gibi. Zıt rollerde görünerek seyirciyi şaşırtmayı seven Yıldırımlar, çekimleri bugünlerde tamamlanan ve Şubat 2009’da vizyona girecek ‘Gökten Üç Elma Düştü’ filminde hayat kadını Nilgün’ü canlandırıyor.
Birbirine zıt karakterleri oynamanın önemi oyuncular için büyüktür elbette ama iş seyirciye gelince durum biraz değişiyor. “Ülkemizde özellikle böyle, seyirci bir rolde seviyor sizi, kendisine bir biçimiyle yakın buluyor ve hiç değişmemenizi istiyor, sanki onun ailesinden biriymişsiniz gibi” sözleriyle durumu açıklıyor Yıldırımlar. Kendisinin bahsetmeye yanaşmadığı fakat onun hakkında her vesileyle yazıldığı gibi, bu durumda önemli bir pay da oyunculuktaki başarısı.
ŞANS ESERİ TİYATRO
Oyunculuğa başlamasını şansa bağlaması da hemen her konuda gösterdiği mütevazılığından; “aslında çocukluğumda ne öyle annemin topuklu ayakkabılarını, giysilerini giyip oyunculuk provaları yapıyordum ne de oyuncu olmak gibi şeyler aklımdan geçiyordu, liseyi bitirdikten sonra tamamen denemek için belediye konservatuarının sınavına girdim ve kazandım, şansa oldu biraz.” O yıllarda ilgi duyduğu alan arkeoloji ve müziktir. Gazeteci babasının plaklarından dinlediği Beatles’in posterleriyle kaplanmış odasında sınavlara hazırlanır ve Yunan Dili’ni kazanır. Fakat oyunculuk aklını çelmiştir artık ve iki yılın ardından tekrar sınava girerek İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı kazanır. Yeteneği fark edilmeyecek gibi değildir ve henüz diploma almadan şehir tiyatrolarına adımını atar. 1990’da mezun olduktan sonra 1 buçuk yıl İngiltere’de drama kursu alarak eğitimini tamamlar. Tolstoy’un ‘Bir Atın Öyküsü’nde atı canlandırdığı dikkat çekici rolüyle 1996’da Bedia Muvahhit ödülünü kazanır. Devamında da pek çok ödüle değer bulunacaktır. Bugüne kadar en beğendiği ‘Şapkadan Babam Çıktı’ olan 21 dizide ve 8 tiyatro oyununda rol alır. Bugün televizyondan izlediğimiz Fikret rolünü dört yıl sahnelerde canlandırır ve salon 450. oyunda bile tıka basa dolar. Özel yaşamıysa, hayli kabarık olan başarı hanesinin aksine hiç de ‘şişkin’ değildir. Öyle ki, Süper Baba’da aynı seti paylaştığı oyuncu arkadaşıyla gerçekte evli olduğunu ancak dizi bittikten sonra çıkan haberlerde öğreniriz.
FİKRET’TEN TİYATRO SAYESİNDE KURTULDU
Malum, Türkiye çelişkiler ülkesi. Yıldırımlar uçarı Elif karakteriyle tanınırken filmin setini basıp hayranlıklarını boynuna atlayarak gösterenler İmam Hatip öğrencileri olabiliyor. Yine de ona en çok yakıştırılanın Fikret olduğunu söylemek yanlış değil. Kendisiyse epey içli dışlı olduğu bu ‘bizden’ karaktere mesafeli; Fikret kadar fedakar olmak çok mantıklı gelmiyor ona, “insanın kendinden vazgeçmeden bir şeyler yapabilmesi gerekir.”
Başarılı kariyeri boyunca kendisinin en sık karşılaştığı soru oynadığı rollerle kurduğu ilişki hakkında; “Benim tek şansım tiyatro oyunculuğuna devam edebilmem, çünkü tiyatroda sizi belli rollere sıkıştıran bir anlayış yok. Sartre’ın oyunu ‘Saygılı Yosma’da da ‘fahişe’yi oynamıştım. Ayrıca Çehov’un ‘Üç Kızkardeşi’nde oynadığım rolde de, halkın deyimiyle ‘kocasını boynuzlayan kadın’ı oynuyorum. Yani yeni filmde oynayacağım rol, bu yönüyle ilk değil. Beni sadece Fikret’ten tanıyanlar, mazlum, her şeyi sabırla içine çeken bir karakterle özdeşleştiriyorlar ve öyle kalmanı bekliyorlar. Tiyatro olmasa belki bu yeni filmdeki rolü de oynayamazdım ve hep Fikret olarak kalabilirdim.”
Kendisi, önümüzdeki sezon sona erecek Yaprak Dökümü’nün ardından Fikret’e benzer başka bir rolü de, “aynı şeyi oynamak insanın yaratıcılığını öldürüyor” düşüncesiyle oynamak istemediğini söylüyor. “Özel bir rol var mıdır istediğiniz” diye sorunca, her ne kadar bu tür klişelerle düşünmediğini söylese de gönlünde yatan istisnayı açıklıyor; “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’undaki Nuran’ı oynamıştım Şehir Tiyatroları’nda, onun filmi çekilirse Nuran’ı bir de sinemada oynamayı çok isterim.” __________________
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:29
Ferhunde diyeti moda oldu Gelecek sezonda devamı merakla beklenen 'Yaprak Dökümü'nün Ferhunde'si Deniz Çakır'ın formunu korumak için yaptığı diyet kadınlar arasında moda oldu.
Güzel fiziği ile dikkat çeken Deniz Çakır, çabuk kilo alan bir yapısı olmasına rağmen formunu koruduğunu açıkladıktan sonra kadınlar onun izinden gitmeye karar verdi. Şu sıralarda spor yapmayı sevmeyen ve çikolataya bayılan oyuncunun diyet sırları kulaktan kulağa konuşuluyor.
İşte Ferhunde'nin Dr. Kuşhan'la Diyet Dergisi'nde açıkladığı diyet tüyoları:
Bedeni, bir oyuncunun en iyi enstrümanı... Nasıl bakıyorsunuz kendinize?
Dönemlerim oluyor. Bazı dönemler kendimi çok güzel motive ediyorum. Üç gün kendime iyi bakarsam, sonrası geliyor. O dönem düzenli kahvaltı yapmaya çalışıyorum, belli bir saatten sonra yemek yemiyorum. Spor yapıyorum. Ama bir dönem geliyor, her şeye üşenir oluyorum. Düzenli yaşamadığınız zaman, o sizin psikolojinize de yansıyor. Bunalıma giriyorsunuz. Düzenli iş hayatımız olmadığı için de çok hızlı yaşıyoruz, çok hızlı tüketiyoruz.
Her haftaya yetişecek bir bölüm var tabii...
Evet, beş gün dolu dolu çalışıyoruz. Altıncı gün dublaja giriyoruz.
Set ortamında herhalde beslenme düzeni de bozuluyordur...
Evet, ama dönem dönem ben kendimi gaza getirip yanımda meyve taşımaya dikkat ediyorum. Çantamda ise hep suyum oluyor.
Genç oluşunuzun avantajlarına da güveniyorsunuzdur belki...
Bu mesleği yapıyorsan bedenine sadık olmalısın... Sonuçta görsel bir iş yapıyoruz, radyo tiyatrosu yapmıyoruz. Zayıf olmakla, güzellikle ilgili bir şey değil. Sağlıklı ve iyi görünmek için dikkat etmek gerek.
Rutin çekimleri bozan tek şey yemek herhalde.
Evet, onu bir lüks olarak görüyoruz.
Peki, gece atıştırmalarınız var mı?
Bayılırım aslında gece atıştırmaya. Maalesef çok keyifli bir şey. Ama atıştırmamaya çalışıyorum.
Ne yersiniz, çikolata mı?
Evet, çikolata benim vazgeçilmezim.
Kilo sorununuz yok gibi...
Dönem dönem alıp veriyorum aslında.
1-2 kilo aldığınızda problem yapar mısınız?
Evet yaptım; mesela buraya gelirken tartıldım, 2 kilo almışım. Sürekli tartılırım. 57 kiloyum. Boyum 1.74. İdeal kilom 54. Hiçbir zaman çok zayıf olmadım.
Çikolata yedim, arkasından da şunu yiyeyim dediğiniz dönemleriniz olur mu?
Olur. Depresif bir haldeysem çok fazla yemeğe veririm kendimi. Midem bulanıncaya kadar çikolata yiyip hırsımı kendimden çıkardığım dönemlerim olmuştur.
Peki neden girersiniz strese?
Mutlu olduğum anları yaya yaya, tadını çıkara çıkara yaşamaya bayılıyorum. Hayatta inceliklere özen gösteriyorum. İncelik görmediğim zaman üzülebiliyorum.
Bu sektörde olup da kırılmamak, üzülmemek zor galiba...
Evet, biraz hassasız. Sanatla uğraşınca daha duyarlı oluyor insan.
Doktorlarla aranız nasıl, sağlık kontrolü yaptırır mısınız?
Yok, hastalanmadığım sürece doktora gittiğim söylenemez. Ancak bu sene biraz daha ilgiliyim kendimle. Çünkü yeni yeni hayatım düzene giriyor. Hayatım düzene girdikçe kendime de daha fazla dönmeye başlayacağım.
Dans bana o kötü dönemi unutturdu
Nasıl baş ediyorsunuz sıkıntılarla?
Kötü bir dönem atlattım. İşte ’yas’ dönemi gibi, sıkıntılı bir dönemdi benim için. Dansa başladım. Dans bana bir sürü şeyi unutturdu. Flamenko yapıyorum. ’Ne kadar şahane, boşuna stres yapıyoruz’ dedim.
Sporla aranız nasıl, düzenli yapar mısınız?
Onu yapamıyorum, ama evimde iki tane güzel spor aletim var. Biri titreşime dayalı bir alet. Sıkılaşmaya yönelik. Kol ve bacaklar üzerine çalışıyorum onlarla. Diğeri de yürüyüş, bacak ve kalça için. Spor salonlarında sıkılıyorum. Toplu halde spor yapmak bana pek sevimli gelmiyor.
Alkol, sigara kullanıyor musunuz?
Sigara kullanmam ama girdiğim ortamlar o kadar sigaralı ki kullanmıyor gibi değilim yani. Alkol de bir yerlere gittiğimde alıyorum bir miktar.
Uyku düzeniniz nasıl?
Çok düzensiz değil ama çok fazla uyumuyorum. Sekiz saat uyumuyorum mesela. Beş saat falan. Ama bana yetiyor. Kendimi kötü hissetmiyorum. Çok geç yattığım zaman bile erken kalktığımda çok sersem olmuyorum. __________________
chyreoop
Konu: Geri: Basında Çıkan Haberler 9/5/2008, 16:29
Hurriyet Gazetesi, Kelebek Eki
Aşk için ölüp bitmedim
Yaprak Dökümü dizisinin sessiz sakin Fikret'i Bennu Yıldırımlar, Gökten Üç Elma Düştü adlı yeni bir sinema filminin çekimlerini tamamladı.
Filmde Nilgün adında bir hayat kadınını canlandıran Yıldırımlar, "Ben bu filmle kendimi şaşırttım. Sanırım Firketseverler de çok şaşıracak" dedi. Başarılı oyuncu aşk ve özel hayatıyla da ilgili sürpriz açıklamalar yaptı.
n 20 yıldır oyunculuk yapıyorsunuz. Sayısız tiyatro oyunu, dizi ve sinema filminde rol aldınız. Fakat "Yaprak Dökümü"ndeki "Fikret" karakteriyle daha geniş bir kitleye ulaştınız. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
- İstanbul-Ortaköy doğumluyum... Annem emekli bankacı, babam ise gazetecilik mezunu. Bir süre gazetecilik yapmış ama tarzı farklı olduğu için bırakıp ticarete atılmış. O da emekli. Ayvalık’ta yaşıyorlar. Ben ise tek çocuğum.
n Çok dışa dönük biri değilsiniz sanırım.
- Evet, değilim. Çocukken de böyleydim. Kitap okumayı sever, büyük insanlarla sohbet etmeye bayılırdım. Hálá da öyleyimdir. Öyle bebeklerle, oyuncaklarla falan oynamadım hiç. Düzen, tertip hastasıyımdır. Her şeyin düzenli durmasını severim. Oyun oynamasını sevmezdim ama oyun oynanan bir mesleğe düştüm. Bu da ilginç tabii. Hiçbir zaman annemin topuklu ayakkabılarını giyip, Ajda Pekkan şarkıları söyleyen bir çocuk da olmadım. Hálá da taklitten pek hoşlanmam. Yetiştiriliş tarzımdan sanırım, hayatım boyunca hep mantığımla hareket etmeyi sevmişimdir.
n Hiç aşk acısı çektiniz mi?
- Çocukluğumdan itibaren aşık olmayı severim ama öyle yırtıcı, tutkulu aşklar yaşamadım. Böyle şeyleri pek de tehlikeli bulurum. Çünkü gelip geçicidir. Aşk için hiç ölüp bittiğimi bilmem mesela. Sanırım kendimi çok sevdiğim için. Tabii erkeklerden falan nefret ediyor da değilim. Buradan öyle anlaşılmasın. Erkek arkadaşım olsun, bana kol kanat gersin, her şeyimi karşılasın tarzıyla büyütülmedim. Hiçbir zaman, kimseye hiçbir şeyimi ödetmedim. Kimseye borçlu kalmak istemem, kimsenin de benim hakkımda hak iddia etmesinden de hoşlanmam. Özgürlüğüme düşkünüm. İnsanları çok severim, ama kullanılmak da asla hoşuma gitmez.
n Konservatuvar mezunusunuz ve ikinci üniversiteyi de yarıda bırakmışsınız, doğru mu?
- Evet... Lise son sınıfa kadar hiç aklımda oyuncu olmak yoktu. Bir yıl hazırlık okuduktan sonra direkt geçince, devam etmeye karar verdim. Konservatuvarda okurken, yeniden sınava girdim. Eski Yunan Dili ve Edebiyatı’nı kazandım. Ancak iki üniversiteyi bir arada sadece iki yıl yürütebildim. Tercihim, konservatuvar oldu.
n İdealiniz neydi?
- Benim bu anlamda idealim, idolüm olmadı... Benim en büyük idolüm müzikti. Babamın gençlik dönemlerinin müziklerini çok iyi takip ederdim. Fanatik derecesinde Beatles hayranıyım. Odam da sadece onların posterleri asılıydı. Birçok Beatles posterleri ve plaklarım vardı. Hálá onları özenle korurum, saklarım. Müziğe, müzisyenlere karşı büyük ilgim var. Onlara benim yapamadığım bir şeyi yapmalarından dolayı ağzım açık bakarım. İyi müzik yapanlara karşı sevgim ve saygım inanılmaz büyüktür.
n Müzikle ilgileniyor musunuz peki?
- Hayır... Ama iyi müziğe düşkünümdür.
n Çok kuralları olan, hayatı gergin yaşayan bir yapınız var, niye rahat değilsiniz?
- Kurallarım vardır ama bu duruma göre esnek olabilir. Hayatı gergin mi yaşarım? Düzeni kesinlikle bozmam, doğru. Bu yetiştiriliş tarzı. Ama kendi dünyamda, kendi özelimde çok rahat birisiyimdir.
FİLMDE ÇOK DAYAK YİYORUM
n Fikrinizi söylemeye korkuyor musunuz?
- Bakın bana ’Ne zaman yaşamak istersiniz?’ diye sorarsanız, 1923-1938 yılları arası kesinlikle yaşamak isterdim. Daha umudun olduğu bir dönemde yaşamak isterdim. Cumhuriyet mücadelesinin verildiği o tarihlerde yaşamayı, ne görev verilirse yapmayı çok isterdim. İşin hangi ucundan olsa tutardım.
n "Gökten Üç Elma Düştü" adlı filmin çekimlerini yeni tamamladınız. 10 yıl aradan sonra yeniden beyazperde de göreceğiz sizi. Neden 10 yıl ara verdiniz sinemaya?
- Oyunculuk konusunda olgunlaşmam beklenildi.
n Burada bir sitem var?
- Sadece bir şakaydı. Çok çalıştım ve 10 yıl sonra başardım. Neyse, aslında ben de emek harcayabileceğim bir rolle karşılaşmak istiyordum. Ben 1997 yılından itibaren seçme hakkı olan birisiyim. Oyunculuğu istediğiniz zaman yaparsınız. İşin içinde istek olması gerek. Verilen rolün sizi heyecanlandırması gerekiyor. Ben lüks hakkımı kullanıp, istediğim filmde rol almayı bekledim.
n Filmin konusunu anlatır mısınız?
- İsmail Hacıoğlu bir hırsızı, ben bir hayat kadınını, Köksal Engür de emekli bir askeri canlandırıyor. Bu üç kişinin hayatı tuhaf bir şekilde kesişiyor. Ve birlikte bir aileymiş gibi hareket edip, ilginç bir durum içinde kalıyorlar ve bir cinayete ortak oluyorlar...
n Filmin sloganı da ilginç zaten; "Aile kurmak için cinayet işlenir mi?"
- Bu bana çok ağır geliyor... Benim mantığımın dışında ama bu üç kişinin yaşadıklarını görünce, "olabilir" diyorsunuz. Benim filmde canlandırdığım hayat kadını Nilgün’ün özlemi bir aile kurabilmek. Daha önce evlenmiş ama çocuğu olmamış. Üniversite mezunu ama okuduğu bölümde iş yapamamış. Herkes ondan başka bir şey istemiş. O da bu işi daha lüks bir şekilde yapıp, kısa zamanda para kazanıp, bir yerlere çekilmeyi planlayan bir kadın. En azından çiçeklerine bakmayı düşünen birisi. Hepsinin küçük özlemleri var. Ancak olmadık işler başlarına geliyor. Üçüncü sayfalarda her gün gördüğümüz hikáyelerden biri var bu filmde. Sert bir hikáye, şiddette var içinde...
n Çok dayak yiyorsunuz galiba...
- Evet, o sahneler beni çok yordu. Hem dayak yedim hem intihara teşebbüs ettim... Birçok şeyi aynı anda yapmaya çalıştım. Bu hareketlilik bana çok iyi geldi. Kendimle çatışmam açısından, bir şeyi daha farklı yapabilmem açısından iyi geldi. Önce kendimi şaşırtmak istedim, sonra da izleyiciyi... Ben kendimi şaşırttım, umarım seyirci de şaşırır...
Filminin korsanını hediye eden yapımcı var
n Sizi komik bir rolde düşünemiyorum...
- Komedi tarafım vardır... Bunu denedim de. Fakat benim kendime göre bir espri anlayışım vardır. Benimle birlikte olduğunuz zaman bunu anlarsınız.
n Son zamanlarda bir sürü komedi filmi çekildi. Ne düşünüyorsunuz?
- Yakından takip ettiğim söylenemez. Bu tip filmleri izlemeye zamanım yok. Çok yoğunum, ancak filmlerin DVD’sini alıp evde izleyebiliyorum.
n Korsan film alıyor musunuz?
- "Korsan almıyorum" diyen yalan söylüyordur. Ben de arada alıyorum... Yalan söyleyemem... Geçenlerde duydum... Bir yapımcı kendi filminin korsanlarına alıp, tanıdıklarına dağıtmış. Çünkü korsan, orijinalinden daha kaliteliymiş. Düşünsenize, korkunç bir olay bu. O zaman sistemde bir kopukluk var demek ki.
Fikretseverleri şaşırtacağım
n Fikret fanatiklerinin bu filmdeki rolünüzden dolayı size kızabileceklerini söylemişsiniz.
- Türkiye’de en kötü şey, bir rolün, oyuncunun üzerine yapışması. Oyunculukta bir şey vardır, "Al bunu yap bakalım, yapabilecek misin?" denir. Siz de bunu denersiniz ve en iyisini yapmaya çalışırsınız.
n İsmail Hacıoğlu filmde sevgilinizi mi canlandırıyor?
- Hayır, filmde benim sevgilimi Kürşat Alnıaçık canlandırıyor...
n "Şöhretli olmak" desem...
- Daha önce tatmadığım bir şey değil. Ancak şöhret bana çok ağır bir kelime gibi geliyor. Ben böyle ağırlıkları taşımak istemiyorum. Ben normal bir şekilde hayatıma devam ediyorum. __________________